10 Aralık 2013 Salı

odama her girişimde içime dolan kokun daha da yakıyor canımı. büsbütün giderken sen, beni niye parçaladın? şimdi gözünün değdiği, dokunduğun her yerde parçalarım.

işte bu kadar seviyorum seni. görebiliyor musun kollarım yetişmiyor.
sanırım göremiyorsun

belki bir gün

4 Aralık 2013 Çarşamba

çünkü dünyadayız. uzandığımız her şeyde biraz boşluk var. çünkü buraya ait değiliz. koyduğum hedeflerin ardından tamamlanacak sanırdım kendimi. aynıyım. veya o boşluk hiç dolmayacak kadar büyüyorum.
keşke demek kanun, geriye dönüp değiştirsem başka bir keşke diyecektim. bu bana özel bir durum olamaz. büyüdükçe izler kalıcı oluyor, hücreler eskisi gibi hızlı yenilenmiyor. daha ne kadar kaldı geçmesine?
bence durum tamamen nankörlükle de ilgili olabilir. kesinlikle

ama şimdi bir adım atıyorum bedenimden çünkü iki bedenim var. durup dışardan bakıyorum bazen. ben kelimesini eskiciye satmam gerek artık. satamıyorum çünkü ben biraz böyleyim. bak yine ben.. biz artık biz! hani bir elin nesi var iki elin sesi var ya ondan. biz güzel şey. sarmaş dolaş olmadığın zamanlarda da güzel. biz olunabilindiği kadar güzel.

bunun gelişim psikolojisiyle de ilgisi olabilir. herhangi bir dönemde bir yerde bir güvensizlik var ama test çözmek gibi değil. yaralarımız derin. yaralarımız hiç kapanmıyor. benim yaralarım, senin yaraların bir de bizim yaralarımız.


16 Nisan 2013 Salı

evet inciniyoruz.
ne gereği vardı diyip bir kenara çekilmenin benim kararım olduğu sanılır belki.
yorgunum, korkarım sen de...
birbirine zıt koşarsan yine karşılaşırsın ama ne gereği var ?
kendimi tekrar ediyorsam, saçmalık.
bir küçük neden parçacığı olsaydı belki, ama göremiyorum, istediği bu demek geliyor elimden.

biz'in anlamında bu yok farkındayım, hatırlatacaksan eğer.
iyi  de insan olmak biraz da böyle.
bak bana burdayım
bu kez senin ellerinde.


12 Ocak 2013 Cumartesi

kendime o kadar alıştım ki, tutkularıma, yoluma, okumaya, yazmaya, yüksek bir kuleye hayretle bakmaya, filmlerden etkilenmeye, bir gün başarıcam cümleleriyle hayal kurmaya, bir şiire takılı kalmaya onu özlemeye.. ama hep yürümeye, hep ulaşmaya çalışmaya, en çok da saklanmaya... bir şiir bana sızlanmadı hiç onu okudum kenara koydum, unuttum, hatırladım ortaya çıkardım, hiç şikayet etmedi.. kitaplarım gücenmedi bana   okumadım diye.. sen bütün sahip olduğum, vazgeçemediklerim arasında en yaramazı, sürekli hareket halinde.. susma diyorsun, en iyi yaptığım şeyi yapma diyorsun. kızıyorsun bana, ben bundan bile mutlu oluyorum. evet ben en hararetli tartışmanın ortasında kahkaha patlatan biriyim. sen karşımda en gergin halinle bana bişey anlatıyorsun, bense bunu gülerek sabote ediyorum değil mi? bundan memnun olan kimseyi  görmedim, herkes şikayetçi, ciddiyetsizlikten mi? ben de bilmiyorum. bildiğim; senin o güzel gözlerin sesin dokunuşun öpüşün kadar öfkeni de seviyor olmam. bu öfkenin kaynağını biliyorum çünkü nasıl hoşuma gitmesin? anlamıyorum insanları nasıl farketmiyorlar bunu, sevdiğim için azarlanıyorum resmen. sevdiğim için yaptığım şeyleri sevgisizlik diye adlandırılıyorlar. ben vazgeçtim artık beni anlayan insan olacağı düşüncesinden.