12 Ocak 2013 Cumartesi

kendime o kadar alıştım ki, tutkularıma, yoluma, okumaya, yazmaya, yüksek bir kuleye hayretle bakmaya, filmlerden etkilenmeye, bir gün başarıcam cümleleriyle hayal kurmaya, bir şiire takılı kalmaya onu özlemeye.. ama hep yürümeye, hep ulaşmaya çalışmaya, en çok da saklanmaya... bir şiir bana sızlanmadı hiç onu okudum kenara koydum, unuttum, hatırladım ortaya çıkardım, hiç şikayet etmedi.. kitaplarım gücenmedi bana   okumadım diye.. sen bütün sahip olduğum, vazgeçemediklerim arasında en yaramazı, sürekli hareket halinde.. susma diyorsun, en iyi yaptığım şeyi yapma diyorsun. kızıyorsun bana, ben bundan bile mutlu oluyorum. evet ben en hararetli tartışmanın ortasında kahkaha patlatan biriyim. sen karşımda en gergin halinle bana bişey anlatıyorsun, bense bunu gülerek sabote ediyorum değil mi? bundan memnun olan kimseyi  görmedim, herkes şikayetçi, ciddiyetsizlikten mi? ben de bilmiyorum. bildiğim; senin o güzel gözlerin sesin dokunuşun öpüşün kadar öfkeni de seviyor olmam. bu öfkenin kaynağını biliyorum çünkü nasıl hoşuma gitmesin? anlamıyorum insanları nasıl farketmiyorlar bunu, sevdiğim için azarlanıyorum resmen. sevdiğim için yaptığım şeyleri sevgisizlik diye adlandırılıyorlar. ben vazgeçtim artık beni anlayan insan olacağı düşüncesinden.