24 Şubat 2011 Perşembe

saçmalıklar silsilesi- böcekli günler

alışmaya korkuyorum. bağırıp çağırmalarıma kimsenin kızmamasına. şişşt sessiz ol demeyişlerine. müziğin sesisini evin her yerinden duyulacak şekilde açabilmeme. küçüçük odanın her yerine eşyalarımı dağıtmama. gecenin bir yarısı gitar tıngıtmama. heyecanlandığımda evde çığlık ata ata koşuşturmama. içime dokunan şeyler okuduğumda küfretmeme. ben küfür etmem ki dear. ama işte oluyor arada. nasıl olsa gülümsediğimde kimsenin aklına gelmez benim küfrettiğim. sevmem zaten. niye yaptım bilmiyorum. ama yaptım.

yalnızken pasaklı olabiliyormuş insan. masadaki kapakların halıya yuvarlanışlarını seyretmekle kalıyormuş. mutfağını işgal eden böcekleri görmezden gelebiliyormuş. ama ama o böcekler ilançlandı da gitmedi taam mı. lütfen. ve hala tiksiniyorum. ha bi de kalorifer böceğiymiş onlar. baya üreme meraklısıdırlar bu arada. hiç üşenmezler bir de yahu gece gece bi tarafım kadar mutfakta gez gez nereye kadar habire bi koşuşturma bi faaliyet. taktir ettim. bişey anlatıcam ama korkma dear. şimdi bu gün böyle bir çikolata yeme anında didim kahve içeyim bari. neyse kupamı aldım içtim bi kaç yudum sonra kupaya bir baktım ki ne göreyim eneğm böcek yavrusu sırt üstü kahvenin üstünde ölmüş. uff devam edemicem.

yeni bi gitarım var. beyaz çikılata gibi rengi. sevdim. bi de bu gün gitar hocamı aradım konuştum. bak yazarken de bi tuhaf oluyorum. eminim diğer odadaki arkadaş telefonu kapattıktan sonraki haykırışlarıma bi anlam verememiştir. seviyorum bu adamı yav. şimdi aklıma bu video geldi. nedense :P çok gülüyorum. durdura durdura izlemiştim ilkinde. yoksa ölürdüm heralde gülmekten. 


ne dicektim. hım. unuttum.

bi şey öğrendim. ağlayamamak depresyon belirtisiymiş ve ağlayamamak kalbe, mideye, bağırsağa vururmuş.
bi şey daha öğrendim. tırnak kederden, saç neşeden uzarmış. 

ama ben depresyonda değilim ki neden böyle oluyor. uf bi antidepresanlar eksikti hayatımda. ama kullanmam ki ehehe. 

bir de bu gün güzel bir şarkıyla tanıştım. çok yakın geldi bana.


bir sonraki saçmalıklar silsilesine kadar ölmemeye bak dear. :)

19 Şubat 2011 Cumartesi

bir kavuşma

daha derinine geçirdi tırnaklarını kadın, boynunun. zihnindeki hatıralarla savaşıyordu. daha sert sıktı dişlerini.

"güzel günlerdi. çok. bir melek hassasiyetiyle dokunurdu bana. gözleri gözlerimden kaçmazdı. yorgun düşen başımı omzuna güvenle yaslardım. üstüme titreyerek sarılırdı. önemliydim. biliyordum."

şakaklarını patlatırcasına sıktı dişlerini bu sefer. ellerini çekip boynundan balkon demirlerine sarıldı. havanın nemi sızlattı tırnak izlerini.

"ne çabuk gittin."

sakin bir geceydi. karşıdaki otoyoldan gelen araba sesleri dışında bir ses yoktu. onu yatıştırmaya rüzgar yoktu. ona eşlik etmeye yağmur yoktu. çığlıklarını bastırmaya şimşekler yoktu.

çok düşündü kendini öldürmeyi. ölürse de ona kavuşma ihtimalinden vazgeçmiş olucaktı. çektiği acıdan kaçma yoluydu sadece. ya da öyle zannediyordu. yaşarsa o ihtimal hep durucaktı ama ölümü beklemek zorundaydı bu sefer vücuduna yerleşmiş cesetle beraber.

cebinden bir fotoğraf çıkarttı. gözyaşlarından renkleri solmuş bu fotoğrafın üzerinde gezdirdi parmaklarını. yere çöktü.

"gittin."

işte şuradaki balkon kapısının ardından görünen o mutfak, resimdeki mutfaktı. elinde su bardağıyla gülümseyen bu adam iki ay önce fotoğraf çektirmemek için yüzünü saklamaya çabalamıştı ama o yine de başarmıştı adamın tebessümünü yakalamayı.

ağlamaktan güçsüz kalmış gözkapakları kapandı. kolları iki yana düştü. hıçkırıkları dinmiş, nefes alıp verişleri düzene girmişti ama yine de zorlanıyordu. ağırlık çökmeye başladı üstüne. haftalardır ne zaman uyuyup ne zaman uyandığından habersizdi ama bu kez uyumayı gerçekten istiyordu. buna şaşırmaya bile hali yoktu. farkedilebilir bi gülümseme belirdi yüzünde. nefesleri seyrekleşti. göğsü neredeyse hiç hareket etmiyordu.


hala sakin bir geceydi. otoyoldan gelen araba sesleri dışında bir ses duyulmuyordu ve artık onu yatıştırmak için rüzgara, ona eşlik etmesi için, yağmura, çığlıklarını bastırması için şimşeklere ihtiyacı yoktu.



16 Şubat 2011 Çarşamba

saçmalıklar silsilesi- sevgili bir gün

Şahane bir sevgililer günü geçirdiğimi belirtmeme gerek var mı yoksa ben anlatıyım sen mi karar ver dear.


Zaten geceden erken bir saate kurduğum sevgili telefonumun sevgiyle çalan ziliyle uyandım. Sevgili odaya baktım ve eşyaların sevgililer gününü kutladım. Kafamı sevgili yastığıma bırakıp sevgili uykunun sevgililer gününü kutlamak üzere tekrar uyudum. Birkaç saat sonra sevgili telefonum çalmaya başladı. Açtım. Telefondaki sevgili ses kargoda bir paketim olduğunu gelip almam gerektiğini söyledi. Tamam dedim kapattım. Sonra düşündüm adam annemin ismini söylemedi, babamın da ismini söylemedi. Adam benim ismimi söyledi. 14 Şubat günü bir telefon geliyor ve paketim olduğu söyleniyor… Kaç saniye daha ben o sevgili yatakta kalabilirdim ki. oha oha ve oha diye haykırdım önce kendimi tutamayarak. neler neler geçmedi aklımdan sonra. Ama umutsuz bir vaka olduğumun da farkındaydım tabi ki. Nasıl bir saçmalıkla karşılaşıcam acaba diye sevgili banyoya girdim. Sevgili kıyafetlerimi değiştirerek dışarı çıktım.

Yoksa diyen o küçük yanımı bastırmakla uğraştım tüm yol boyunca. Aklıma gelen harika düşüncelerle boğuştum. Nesin sen prenses misin ki? Böyle bir şeyi benim için düşünebilecek kim var? Olsa bile kimse senin böyle bir güzelliğe değebileceğini düşünmez diye. Ne yaptımsa olmadı. Paketimi açıp ne olduğunu görene kadar o sevgili küçük yanım durmadan sevgiyle dırdır edip durdu.

Meğersem nivea bana küçük bi paket yollamış. Gülümsemekten kapanmayan ağzımı görenler muhtemelen şanslı biri olduğumu düşünmüşlerdir. Oysaki sadece sevgili halime gülüyordum. Ama üzülmedim. Daha beteri de olabilirdi. Sevgili niveaya teşekkürler bu arada. Düşünmüş etmiş. Eksik olmasın.

Sevgili paketim elimde gülücükler saçarak sevgili evime döndüm. Sevgi dolu bi kahvaltı ettim. Etrafımda toplanan bu kadar sevgiyle ne yapacağımı şaşırdım. Boş boş dolandım önce. Sonra sevgili günlük programımda gitar çalışmak olduğu için sevgili gitarımı elime aldım ve sevgiyle çalışmaya başladım. Sevgili notalarla ilgilendim durdum hep. Yatana kadar da başka sevgili bir şey yapmadım. Annemin yaptığı sevgili yemekleri yemeyi saymazsak tabi.:)

Şahane geçen sevgililer günüm bittiği için hafif bir burukluk olsa da bir sonraki sevgililer gününü düşünerek sevgili geceye iyi uykular dedim ve sevgiyle yumdum gözlerimi.



bu da benden sana hediye olsun dear ;)

11 Şubat 2011 Cuma

Fly Me To The Moon

beni aya uçur...

ve yıldızların arasında oynamama izin ver.

baharın neye benzediğini görmeme izin ver...

jüpiter ve marsta...

başka bir deyişle, elimi tut.

başka bir deyişle, sevgilim beni öp.

kalbimi şarkıyla doldur...

ve sonsuza kadar daha çok söylememe izin ver.

sen hep özlediğim, hep taptığım ve sevdiğimsin.

başka bir deyişle, lütfen gerçek ol.

başka bir deyişle, seni seviyorum.

4 Şubat 2011 Cuma

kör gibi

insan görmezse boğulur zanneder. mevsim kıştan bahara dönmeyecekmiş gibi. gece yattığında sabaha kalkamayacakmış, içtiği her su zehirli, karşılaştığı her yabancı katilmiş gibi. karşıdan karşıya geçerken arabalar çarpacakmış, camlardan hayalet fırlayacakmış, merdiven basamakları hiç bitmeyecekmiş gibi.

insan görmezse bir daha göremeyecekmiş gibi olur. yavaş yavaş silinir gerçek. hayaller parlaklaşır. hangisini seviyorsun deseler cevap veremez. sıkılmış portakalı daha şanslı bulur kendinden.

insan görmezse özler. soğuk gecelerde üzerinden çekilen yorganı ister gibi ister. üşür çünkü. titrer.

insan görmezse acır. terin kesik yarasını sızlatması gibi yanar.

ama insan görmediği zamanlarda da nefes alır. konuşur. acıkır, yemek yer. susar, su içer. gezer dolaşır. şarkı bile söyler. üzülür, ağlar. sevinir, güler.
insan görmese de yaşamaya devam eder.