21 Eylül 2010 Salı

okulun yolları taştan..

bisikletimi kömürlüğe kilitlediğime göre gitme vaktim gelmiştir.

kalacağım yeri ayarladım. öyle bir yokuşu var ki yolun nerde bittiğini göremiyosun. öyle dik. küçük de bi yer. hem bodrum katı. çevresi de bi garip tekin değil gibi. ama sahile yakın.

özleyecek miyim acaba annemi. telefonda konuşurken sesim boğulup neler oluyo diye sorarken o, burun çekişlerimle cevap vericek miyim. hiç sanmıyorum ama olmuştu önceden ya belki bi ihtimal yine özlerim. aslında özlem de değildi o sadece sesini duyunca bi ağlama krizi gelmişti. ben ayrılıklara alışığım.

bok gibi bi gün geçirdiğim dear. yazmadan edemedim harbi balataları sıyırcaktım. her şey çok normal başladı oysa. uykumu alamama rağmen dişçi randevuma yetişebilmiştim. işim çabuk bitmişti. erkenden dönüyordum. doktorun tellerin çıkmasına daha 4-5 ay var demesine rağmen moralim düzgün mutlu mesut geçtim göztepe parkından beklediğim 16Dye bindim. hala her şey normal.. az yolcu vardı ve ben mışıl mışıl uyuyacaktım. ki öyle de oldu. ve başladık.. normalde ben her yolculukta az da olsa kestirmeme rağmen ineceğim yerde uyanırım mutlaka. bu özelliğime bayılırm hatta. ama bu gün gözümü açtığımda bi kaç durak geç kalmıştım. hemen inip yürüdüm. kendi kendimi sakinleştiriyorum bi de ne gerek var alt tarafı uzunca bi yol yürüycem diye. hatta yolda kendime çikolatalı süt aldım avunmak için.. neyse geldim eve rahat rahat oturuyorum. bi sürü uyucam diye seviniyorum falan. sonra bi arkadaşa mesaj atmak istedim. arandım tarandım yok. bildiğin kayıp telefon. ev telinden aradım kapatılmış. aha dedim sıçtık. atladım bisiklete taa 16Dnin son durağına gidicem. ıkına ıkına vardım oraya. sağolsun şöför amcalar baya araştırdılar ama nafile. gitti telefon. allahtan kendi telefonum serviste kıytırıktan bi telefonla idare ediyodum. kıytırık da olsa iyiydi ama :( neyse o yolu geri teptim. ha eve geldiğimde annemle yaptığımız ağız dalaşından bahsetmedim gerçi bu annemle benim için normal bi olay ama genelde pek sesimi çıkarmayan ben onca yol yürümüş olmanın verdiği sinirle baya hırslandım. 40 yılın başında okkalı konuşuruz adımız pabuç dilleye çıkar. neyse dönerken bisikletimin çamurluğu çıktı. onla da uğraştım. eve geldim bisikleti koyarken bi odun kafama devrildi. hattımı tekrar çıkartmak için çarşıya indim. o sırada da bissürü yürüdüm apoyla falan buluşmaya çalıştık e tabi tel olmayınca zor oldu...şimdi hat ablamın üstüne illa o olcakmış yanımda. tee küçükyalıdan yeğenim ablamın nüfus cüzdanını getirdi ama yok neymiş turkcellin kuralıymış da bikbikbik. ezik büzük döndüm eve. akşam büyük ablama doluştuk ben gidicem ya abimlerle bu yıl ki son görüşmemiz olucaktı. abim ve yengem yurtdışında yaşıyolar da yılda bi kez geliyolar falan. sen arabadan in elimde ağır market poşetleri dilim dışarda sürüne sürüne yürüyorum. kafama tonk diye bi ağacın dalı takılmasın mı. saçıma takıldı gerçi. hayır yani 160 boyumla bu nasıl oldu anlamadım ama evet dedim boktan bi gün bu ve hala bitmedi. gerçi sonra pek bişi olmadı çay döktüm üstüme ama günlük sakarlıklarımdandı zaten. öyle işte..

ama bu gece öyle bişi yapıcam ki dear iyi mi kötü mü karar veremedim ama yapıcam. madem telefonum kayıp numarası yok artık. temelli silcem onu. oh olsun ona..

sevgili prens kaybeden sensin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder