19 Ağustos 2010 Perşembe

yeni bir düş

oysa sadece bir kaç saat dinlenicektim. ölü gibi saatlerce aynı pozisyonda nasıl uyumuşum anlamadım. üzerine yattığım sol omuzum hala ağrıyor. ama hakkım var uykusuz bir gecenin ardından sıkıcı boğucu nemli yapış yapış bi güne devam edersen olacağı bu. tanrım ne sıcaktı bu gün. herhalde terlemeyen hiç bir santimetrekarem kalmamıştır. aklıma kefaret filmi gelmedi değil orda insanlar aşırı sıcaktan sapıtıyorlardı. beeeyyy..öğğğkk.. ayrıca eminönü'nden pendik'e kadar nasıl geldim bilmiyorum. bir motora binişim gözümde canlanıyor, bir de trenden inişim. of! amma uyudum ama. neyse günlük havadislerim bu kadar. asıl mevzuumuz başka. sevgili prens bu sabah ilk defa vazgeçilebilir olduğuna kanaat getirdim. evet unutmak asla kolay olmaz ama bende bir hırs bir ihtiras vardı ya ille de sen diye. daha iyisini asla bulamam zannediyordum. bu yüzden seni sevmesem de unutmak istemiyordum. sanki bir gün gelicekmişsin gibi. her zamn seni bekler vaziyette olmam, içimdeki o küçük kıvılcımı senelerce muhafaza etmem gerekliymiş gibi.. ama yoo.. bu sabah farklı bir hayalle düştüm yola. senden vazgeçtim. evet. unutucam da. kolay hoşlanırım ben kolay benimserim böyle içime sokasım gelir o insanı çok güzel şeyler işte ama kolay sevip bağlanmam. bu huyumu seviyorum acım o kadar da uzun sürmek zorunda kalmıyor. hayır korkum şu ki ben sadece hoşlandığım birinin acısını yaşıyorsam böyle sevsem ve kaybetsem ne olur. aman tanrıııım korkunç. o değil de prens içimde hala bi şey var sen yıllar sonra yalnız başına geliceksin. ve umucaksın ki ben de yalnızım. işte o zaman ben de sana the notebook'ta olduğu gibi eşşek kadar yüzüğümü göstericem.. tabi umarım sonu o film gibi olmaz ya da olur ay kafam karıştı, bilmiyorum neyse notebooktan hiç bahsetmemiş olmak daha iyiydi. öyle işte sevgili prens kalbimden kovulmak üzeresin. iyi geceler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder